Sanırım 1995 yılıydı, küçük bir bilgisayar firmasının teknik servisinde çalışmaktaydım. Akşam saatlerinde işten çıkmak üzereyken kapıdan bir babayla 10 yaşlarındaki oğlu girdi ve bilgisayar almak istediklerini söylediler. Ortalıkta ben ve
sekreterden başka kimse olmadığından ilgilenmek bana düştü. Ne amaçla bir bilgisayar istedikleri, fiyatlar ve parçalar üzerine konuşurken baba, teknik servis dağınıklığı içinde parlayan beyaz temiz bir klavyeyi yerinden alıp inceledi ve ?İşte tam alınacak bilgisayar, bunu televizyona bağlayabilir miyiz?? diye sordu. Ben ne cevap vereceğimi düşünürken çocuk hemen zavallı klavyeye bakıp ?Ama bu Q değil ki baba! Eski bu, ben bununla yazamam.? dedi.
Hikâye nasıl devam etti hatırlamıyorum ama o günden sonra Q klavye standardının modern, F standardının da köhnemiş olduğuna dair önyargılar hep gözüme batar oldu. Eğer siz de böyle düşünüyorsanız okumaya devam edin, çok şaşıracaksınız.
Q Klavyenin Ortaya Çıkışı
Q Klavye pek çok kimsenin sandığı gibi ne modern bir standart ne de İngilizce için oluşturulmuş bir harf dizilimidir. Hikâyesi şöyle;
İlk yazı makinesi Christopher Latham SHOLES tarafından 1867?de yapılmıştı. Sholes?un makinesi bugünkü daktiloların atasıdır ve hemen hemen aynı prensiple çalışır. 10 Parmak daktilo kullananların iyi bildiği gibi daktiloda aynı anda iki karaktere bastığınızda kağıda doğru hareket eden kollar birbirinin üzerine gelerek sıkışmaya neden olabilir ve ne kadar hızlı yazarsanız bu sıkışma ihtimali o kadar yüksektir. Sholes teknik olarak aşamadığı bu sorunu en aza indirmek için operatörlerin hızlı yazmasını engellemenin yollarını aramıştır, bunun için de harflerin yerlerini alabildiğine karıştırarak İngilizce?de en çok kullanılan harfleri parmakların en zor ulaşabileceği yerlere yerleştirmeyi uygun görür ve Q klavye adını verdiğimiz harf dizilimi ortaya çıkar.
Bu konuda başka bir söylenti de vardır, buna göre Sholes?un makinesinin adı ?Sholes & Glidden Type Writer? olarak geçer. Buradaki ?Type Writer? kelimelerini oluşturan harflerin tamamı Q klavyenin en üst sırasında yer almaktadır. Böylece satıcılar, bir kağıda kolayca ?Type Writer? yazarak ürünlerinin yeteneğini karşılarındakine gösterme şansı bulmaktadırlar.
Sebebi her ne olursa olsun Q standardı modern bir mühendislik ürünü olmaktan çok uzaktır. Bu durum uzun yıllar eleştiri konusu olmuştur ancak İngilizce?ye uygun bir dizilimi olsa da hiç kullanıcısı olmayan yeni yazı makinelerini satmak neredeyse imkânsız olduğundan köklü bir değişiklik yapılamaz. Aslında Washington State Üniversitesi?nden Prof. Dr. August DVORAK, 1932 yılında İngilizce?de çok kullanılan harflerin, klavyenin en kolay ulaşılabilir yeri olan orta sırasına toplandığı bir klavye dizilimi önermiştir. Dvorak klavyesi olarak adlandırılan bu dizilim aynı nedenden ötürü yaygınlık kazanamamış, çağdışı ve bilimsel temeli olmayan Q standardı günümüze kadar hâkimiyetini sürdürmeyi başarmıştır.
F Klavyenin Ortaya Çıkışı
F Standardı ise sanıldığının aksine en modern klavye standartlarından birisidir. F klavyeyi İhsan Sıtkı YENER?e borçluyuz. Yener, 1950?li yıllarda Amerika?da Ölçme-Değerlendirme yüksek lisansı ve Eğitim Metotları doktorası yapan değerli bir bilim insanımızdır. 1946 yılından itibaren de Türkçe?ye uygun bir klavye standardı için resmi makamlar nezdinde girişimler yapmaya başlamıştır.
Bu girişimler sonucunda, Yener ve yabancı uzmanların da içinde bulunduğu bir komisyon kurularak çalışmalar başlamış. Komisyon TDK kılavuzundaki 30 bine yakın kelimeyi inceleyerek en çok kullanılan harfleri tespit etmiş. Sonra parmakların fiziksel güçleri ve hareket özellikleri incelenerek harfler klavyede en uygun yerlere yerleştirilmiş. O gün yapılan çalışmalara göre Türkçe?de en çok kullanılan beş harfin sırasıyla, a, e, k, i ve m olduğu ortaya çıkmış. İş yükünü her iki ele eşit paylaştırmak için de sol el yaklaşık yüzde 49, sağ el de yüzde 51 oranında kullanılacak şekilde harfler yerleştirilmiş. Böylece bugün kullandığımız F standardı ortaya çıkarılmış.
Aslında benzer bir çalışmayı İngilizce için Dvorak?ın yaptığını yazmıştım. Asıl sorun F standardının akıbetinin Dvorak standardına benzememesini sağlamaktı. Çünkü o günlerde Türkiye?de 40 bine yakın yazı makinesi mevcuttu ve bu makinelerin F standardına dönüştürülmesi ve yeni ithal edilecek ve üretilecek makinelerin de buna göre düzenlenmesi gerekiyordu. Bu iş yeni bir standart geliştirmekten çok daha zordu.
İşte İhsan YENER?in ne büyük bir iş yaptığını buradan anlayabiliriz. Çünkü F dizilimi 20 Ekim 1955?te standart Türkçe klavye olarak kabul edilip gümrük kanunlarına ?bundan sonraki ithalat standart Türk klavyesine uygun olacak? diye bir madde eklendikten sonra büyük bir eğitim seferberliği başlatılmıştır. Yener, bu eğitim seferberliğinde Ticaret Meslek Liseleri?nin müfredat programının hazırlanmasında görev almış ve çeşitli okullarda bizzat eğitici olarak çalışmıştır. Ancak büyük maliyeti ve zorluğundan dolayı mevcut yazı makinelerinin olduğu gibi bırakılmasına karar verilmiştir. Sonuçta bu eğitim çalışmaları çok başarılı olmuş ve 1974 yılında Türk Standartları Enstitüsü tarafından F klavye zorunlu standart olarak kabul edilmiştir.
Bu değişim Cumhuriyet tarihindeki büyük başarılardan birisidir. Uluslararası daktilografi ve steno yarışmalarına F klavye ile katılan yarışmacılarımız bu şampiyonalarda 28 defa dünya birincisi olarak bu başarıyı kanıtlamışlardır. Bu birinciliklerin 14?ünde dünya rekoru kırılmış olması da önemlidir.
Bir başka ilginç durum ise F klavyenin İngilizce için de çok uygun olduğu gerçeğidir. Yapılan bir deneyde F klavyeyi 10 parmak yazan bir denek ile Q klavyeyi 10 parmak yazan deneklere aynı İngilizce metin verilmiş. Q Klavye kullananlar dakikada ortalama 32?35 kelime yazarken F klavye kullanan 72 kelime yazmış.
Peki, Sonra Ne Oldu?
Uzun yıllar tüm bilgisayar ve yazı makineleri F klavye olarak ithal edilmeye devam edildi. Ancak özellikle üretim bandındaki dizüstü bilgisayarların klavyelerini F standardına dönüştürme maliyeti masaüstü klavyelerinden fazla olduğu için 1990?lı yıllarda yaygınlaşan dizüstü bilgisayarlardaki fiyat farkı kullanıcıları caydıracak düzeye gelmeye başlamıştı. Sonuçta raflar Q klavyeler ile dolmaya başladı. O günlerdeki manzaraya göre yeni teknoloji olarak görülen dizüstü sistemlerde ve yeni bilgisayarlarda şık Q klavyeler rafları süslerken karşısında F klavyeli eski bilgisayarlar ve köhne daktilolar duruyordu. Bu manzarayı gören eğitimsiz yeni nesil ise haklı olarak yazımın başında belirttiğim sonuca ulaştı.
O yıllarda çok ilginç ve ironik bir gelişme de yaşandı. Bildiğiniz gibi klavyeler için çeşitli çıkartmalar (sticker) bulunuyor, bunları yapıştırarak bilgisayar klavyenizi istediğiniz standartta kullanabiliyorsunuz. Yani aslında Q klavyeye bir F çıkartma yapıştırılması kadar basit bir çözümü olan bu sorunun Q-Türkçe gibi ucube bir çözüm ile halledilmiş olması en az Sholes?un Q standardını icadı kadar saçma görülebilir.
Şimdi Ne Yapacağız?
Merak etmeyin, Q standardını tercih edenleri aşağılayan fanatiklerden değilim, ancak bu konunun açıldığı her forumda hakaretlere varan çok ateşli tartışmalar çıktığına bizzat şahit olmuş birisi olarak “başımıza ne geldiyse cahillikten geldi” diyerek bu yazıyı yazdım.
Sonuçta 10 parmak yazmıyorsanız bu sizi çok ilgilendiren bir konu olmayabilir. Eğer 10 parmak yazıyorsanız da zaten neyin ne olduğunu biliyorsunuzdur. Bence bu büyük oranda verimlilik ile ilgili bir konu ancak HP Türkiye Genel Müdürü Şahin TULGA?nın başka bir fikri var: Tulga, SAP Teknoloji Günleri 2003?te Amerika?da aldığı eğitim sürecinden bahsederken; düşünme eyleminin daima ana dilde yapıldığını, bunun yaratıcılık ve özgüveni tetikleyeceğini, Türkçe için özel olarak geliştirilmiş F klavyenin de bu nedenle özellikle kullanılması gerektiğini savunmuştur.
Benim tahminime göre şu anda ülkemizde Q klavye ezici bir üstünlük ile kullanılıyor. F klavye ise çoğunlukla resmi kurumlarda ve bir miktar da benim gibi geçmişinde 10 parmak tecrübesi olanların elinin altında bulunuyor artık. Q standardının dünya genelindeki yaygınlığına bakılırsa belki de bu doğal bir sonuç; nihayetinde müzik dinlemek, gazete okumak, oyun oynamak isteyen bir kullanıcı için klavye standardının hiçbir önemi yok, önüne ne konulursa kullanır. Yeter ki bu konuda bir önyargısı olmasın ve bir gün hızlı yazmaya karar verdiğinde F klavyeyi tercih edecek ve gerektiğinde savunacak bilince sahip olsun.
Ayrıca klavyenin artık tedavülden kalkacağını düşünenlere de klavyelerin öyle hemen ortadan kalkmayacağını öne sürüyorum. Belki dinozor olarak tabir edilen 1,44 MB disket sürücüler gibi uzun yıllar masaüstümüzde yerini koruyacak. Ama bu yeni teknolojilerin önünde bir engel değil ve F klavyenin durumundan ders alarak yeni teknolojiler için yatırım yapmak gerekiyor. Ses tanıma gibi teknolojiler henüz yaygın kullanıma sahip olmasa da teknoloji şirketlerinin uzun zamandır en çok AR-GE yatırımı yaptıkları konular olduğu biliniyor. Önümüzdeki 5 yıl içerisinde bilgisayarlarımızı sesli komutlarla idare edebileceğiz ve belki de e-postalarımızı konuşarak ya da dijital kağıtlara el yazısı ile yazmaya başlayacağız. Dahası teknoloji geliştikçe, çok çeşitli amaçlarla farklı biçim ve özellikte cihazlar kullanıyor olacağız. Eğer bu cihazlar ve teknolojilerde Türkçe desteği bulunmazsa ülkemizde çok ciddi kültür erozyonu ortaya çıkacaktır.
Bir 10 yıl sonra evimize aldığımız cihazlarla iletişim kurmak için İngilizce kullanmaya mecbur kalmak istemiyorsak, çocuklarımızın Türkçe?nin yok sayıldığı bir teknoloji ile yetişmesine göz yummamak için, yakın gelecekte tanışacağımız yeni teknolojilerde ve kullandığımız tüm programlarda sürekli olarak Türkçe desteği konusunda ısrarlı ve yön verici tavır takınmalıyız ve TÜBİTAK, TDK gibi kurumlar ile özel firmaları da yönlendirmeliyiz.